Beside:
1. "Yanında" anlamında (edat)
- Ahmet is beside Mehmet (Ahmet Mehmet'in yanında)
- What do you want to sit beside Ayse or Kezban? (Ayşe'nin mi yoksa Kezban'ın mı yanında oturmak istersin?)
2. Beside himself - beside myself şeklinde kullanıldığında kendini kaybetmek, duygu yoğunluğu yaşamak anlamında
- I was beside myself when my father died. (Babam öldüğünde kendimi kaybetmiştim-üzüntüden-)
- The best surprise of the party was Nihat who flew up from Istanbul. His Mum was beside herself when she saw him! (Partinin en büyük sürprizi İstanbul'dan gelen Nihattı, Annesi O'nu görünce kendini kaybetti -sevinçten-)
3. That's beside the point. "Konumuzun dışında", "uygun değil" anlamlarında.
Besides:
1. Ek olarak, ilaveten anlamında
- Who was at the cafe besides Neriman and Nurten? (Kafede Neriman ve Nurten dışında -ek olarak- başka kim vardı?
- Besides watching the movie what else do you like to do? (Film izlemekten başka -ilaveten- ne yapmaktan hoşlanırsın?)
2. aftertought anlamında (sonradan gelen -hatırlanan- düşünce)
- I don't want to go outside. It's too hot. Besides the dogs are there. (Dışarı çıkmak istemiyorum, çok sıcak. Ha! ayrıca köpekler de var)
- I'm too tired to repair the bicycle. Besides I need a pliers. (Bisikleti tamir etmek için çok yorgunum -edemem-, ayrıca bir pense gerekiyor)
3. except anlamında, dışında, başka, hariç
- No bird besides falcons can fly that fast. (Şahin dışında hiçbir kuş bu kadar hızlı uçamaz)