28 Mart 2019 Perşembe

İngilizcede gömülü sorular - Embedded Questions

Daha resmi (formal) ve daha nazik formda sorular için (Indirect questions). Birine, hakkında çok fazla bilgi sahibi olmadığımız bir konuyu sorarken... Yapıları biraz farklıdır.

To be fiilinde embedded questions.

Do you know? (Biliyor musun?)
Where is the tailor? (Terzi nerede?)

İki soru birleşince yapı biraz değişir. To be fiilinin yeri değişip sona gelir.

- Do you know where the tailor is? (Terzinin nerede olduğunu biliyor musun?)


May I know? (Öğrenebilir miyim?)
Who was the caller? (Arayan kimdi?)

- May I know who the caller was? (Arayanın kim olduğunu öğrenebilir miyim?)

I don’t know. (Bilmiyorum.)
How old is Yeliz? (Yeliz kaç yaşında?)

- I don’t know how old Yeliz is. (Yeliz’in kaç yaşında olduğunu bilmiyorum)

- Could you tell me how much the computer is? (Bana bilgisayarın ne kadar olduğunu söyleyebilir misin?)

- Do you remember how big Siberia is? (Sibirya’nın ne kadar büyük olduğunu hatırlıyor musun?)

Simple tense ile embedded questions kullanımı:

İkinci kısımdaki fiilin çekiminin değiştiğine dikkat edilmeli.

Do you know? (Biliyor musun?)
Where does she live? (Nerede yaşıyor?)

- Do you know where she lives? (Nerede yaşadığını biliyor musun?)


Would you know? (Biliyor muydun?)
How long do cats sleep? (Kediler ne kadar uyur?)

- Would you know how long cats sleep? (Kedilerin ne kadar uyuduğunu biliyor muydun?

Past tense ile embedded questions kullanımı: 

İkinci kısımdaki fiilin çekiminin değiştiğine dikkat edilmeli.

I don’t know. (Bilmiyorum)
Why did they go out? (Neden dışarı çıktılar?)

- I don’t know why they went out. (Neden dışarı çıktıklarını bilmiyorum)


Can you tell me? (Söyleyebilir misin?)
When did you clean the garden? (Bahçeyi ne zaman temizledin?)

- Can you tell me when you cleaned the garden? (Bahçeyi ne zaman temizlediğini söyleyebilir misin?)

18 Mart 2019 Pazartesi

Must – have to / has to farkı

Must – have/has to kullanımları ve farkı

Must modalı Türkçe’de -malı –meli eki alan gereklilik kipinin karşılığıdır. “Have/has to” yapısına göre daha kararlı-sert bir anlam barındırsa da bazı istisnalar vardır.

Kesin bir kuraldan veya kanuni zorunluluktan bahsedildiğinde pozitif formda must ve have to/ has to kullanılan gereklilik cümleleri benzerlik gösterir.

- You must have a ticket to enter the concert. (Konsere girmek için bir bilet almalısın)

- You have to have a ticket to enter the concert. (Konsere girmek için bir bilet almalısın)

- He has to have a ticket to enter the concert. (Konsere girmek için bilet almalı)

- You must be patient if you are applying for Mortgage Loans. Processes take a long time. (Konut kredisi için başvuruyorsanız sabırlı olmalısınız. İşlemler uzun sürüyor))

- You have to be patient if you are applying for Mortgage Loans. ((Konut kredisi için başvuruyorsanız sabırlı olmalısınız)


Ancak olumsuz formda kullanıldıklarında anlamlar değişir.

“Must not” yine bir kurala veya kanuni zorunluluğa işaret ederken,

“doesn’t have to” ya da

“don’t have to” bir tavsiyeye veya  bir “zorunda olmama” durumuna işaret eder.


- You mustn't smoke here. (Burada sigara içmemelisin) İçmek yasak anlamında.

- You mustn't make noise in the library. (Kütüphanede gürültü yapmamalısınız)

- “A self-respecting artist must not fold his hands on the pretext that he is not in the mood.” Tchaikovsky (Kendine saygısı olan bir sanatçı havamda değilim diyerek ellerini kavuşturup oturmamalı) Çaykovski.

- You don’t have to wait. (Beklemek zorunda değilsin) İstersen gidebilirsin.

- She doesn’t have to come with us. (Bizimle birlikte gelmek zorunda değil) İsterse gelmeyebilir.

- I don’t have to go to the bank because I use internet banking. (Bankaya gitmek zorunda değilim, çünkü internet bankacılığı kullanıyorum)

- Kubilay doesn't have to sale his guitar. (Kubilay gitarını satmak zorunda değil) Satması gerekmiyor.

Kural:

I / you / we / they don’t have to ….

He / she / it doesn’t have to….


15 Mart 2019 Cuma

İngilizcede işi başkasına yaptırmak - causitive

Genelde kendimizin yap(a)mayıp başka birine yaptırılan işlerden bahsedilirken, yani işi yapan başkası olduğunda ‘causitive’ (ettirgen) yapı kullanılır. 

Bu cümleler have/has + object + V3 kalıbındadır (...have something done...) Çoğunlukla işi yapan kişi belirtilmez.

- We have our house painted every year. (Her yıl evimizi boyatırız)

- We will have our house painted next year. (Gelecek yıl evimizi boyatacağız)

- We had our house painted last year. (Geçen yıl evimizi boyattırdık)


- I had my radio repaired yesterday. (Radyomu dün tamir ettirdim)

- My parents have portraits taken every year at their wedding anniversary. (Anne ve babam her evlilik yıldönümlerinde fotoğraf çektirir)

- Sevgi has her hair cut always at same coiffeur. (Sevgi saçlarını hep aynı kuaförde kestirir)

- I will have the car washed tomorrow. (Yarın arabayı yıkatacağım)

- I had my finger broken in a traffic accident. (Bir trafik kazasında parmağım kırıldı) İstek dışı veya kazara meydana gelen olaylarda da bu yapı kullanılır. 

- Why don’t you have the roof of your house fixed? (Neden evinin çatısını tamir ettirmiyorsun?)

Bazen have/has yerine ‘get’ kullanılır. 

- You should get your computer repaired. (Bilgisayarını tamir ettirmelisin) 

- I got my hair cut yesterday. (Dün saçımı kestirttim)

11 Mart 2019 Pazartesi

Sometimes - Sometime farkı

Sometimes:

Zaman içinde bazen, ara ara yapılan belirli durumları anlatırken sometimes kullanılır.

- I meet Ceren sometimes in Ankara. (Ceren ile bazen Ankara’da buluşurum) Tekrarlanan bir eylem olduğu anlaşılıyor.

- I like playing the badminton. I also play games on the phone sometimes. (Badminton oynamayı severim. Ayrıca bazen telefonda oyun oynarım)

- Sometimes they go to the shopping mall. (Bazen alışveriş merkezine giderler)

- Sometimes I wish I had a time machine. (Bazen keşke bir zaman makinem olsaydı diyorum)



Sometime:

Geçmişte veya gelecekteki belirsiz bir zamandaki bir durumdan veya eylemden bahsederken sometime kullanılır. Daha çok “bir ara, günün birinde” gibi bir anlamı var.

- Goodbye, see you sometime. (Hoşça kal bir ara görüşürüz.) Tekrarlanan bir eylem değil.

- I want to visit Cappadocia sometime next summer. (Gelecek yaz bir ara Kapadokya’yı ziyaret etmek istiyorum)

- I will probably go on holiday sometime in July. (Muhtemelen temmuzda bir gün tatile çıkarım) Temmuz ayında herhangi bir zaman.

- Did you see that? I drew this comic sometime last year. (Bunu gördün mü? Bu karikatürü geçen yıl bir zaman çizmiştim.)


Daha akılda kalıcı olması için: 
Sometimes - Arada bir
Sometime - Bir ara

  

4 Mart 2019 Pazartesi

Yer isimlerinde THE kullanımı

Ülke, şehir, dağ, nehir, göl gibi yer adlarında THE kullanımı.

THE İngilizcede "article" olarak adlandırılan, Türkçeye “tanımlık” olarak çevrilen ve isimleri tanımlamakta kullanılan şeydir. Yine isimlerden önce gelen “a” ve “an” gibi tekil isimlerle kullanılır, çoğul veya sayılamayan (uncountable) isimlerle kullanılmaz.

Spesifik, özel, belirli bir isimden bahsedilirken, öncesinde the kullanılır.

- I decided to buy a watch. (Bir saat almaya karar verdim) Herhangi bir saatten bahsediliyor.

- I decided to buy the watch. (Saati almaya karar verdim) Belirli bir saat. Bahsedilen saati hem cümleyi kuran, hem karşıdaki kişi biliyor. O saati almaya karar verdim.


- Put an apple on your head and close your eyes. (Başına bir elma koy ve gözlerini kapa)

- Put the apple on your head and close your eyes. ( Elmayı başına koy ve gözlerini kapa) Muhtemelen orada bir elma var, yani hangi elmadan bahsedildiğini hem söyleyen kişi, hem elmayı başına koyacak kişi biliyor.

Yer isimlerinde THE kullanımı:

THE kullanılan yer isimleri:

Birden fazla ülke veya eyaletin bir arada olduğu devletlerden bahsedilirken.


- The United States of Amerika, The USA, The United Kingdom, The UK, The United Arab Emirates gibi.

Çok sayıda küçük adadan oluşan ülkelerden bahsedilirken THE kullanılır.

- The Virginia Islands, The Philippines gibi.

Deniz ve okyanuslardan bahsederken THE kullanılır.

- The Atlantic Oceans, The Indian Ocean, The Mediterranean Sea gibi.

Nehirlerden bahsedilirken THE kullanılır.

- The River Nile, The Seyhan River gibi

Çöllerden bahsederken THE kullanılır.

- The Gobi Desert, The Karakum Desert gibi,

Sıradağlardan veya dağ gruplarından bahsedilirken THE kullanılır.

- The Alps, The Taurus Mountains (Toros Dağları) gibi,

Yapılardan bahsedilirken THE kullanılır.

- The Taj Mahal, The Ankara Castle, The Colosseum gibi.



The kullanılmayan yer isimleri

Ülke adlarında THE kullanılmaz.

- Turkey, Bugaria, Russia, Japan…

Kıta isimlerinde THE kullanılmaz


- Africa, Asia, Europe…

Şehir isimlerinde THE kullanılmaz,
- Ankara, Paris, Tokyo…

Göl isimlerinde THE kullanılmaz.

- Lake Van, Lake Como…

Dağ isimlerinde THE kullanılmaz. (Sıradağlarda kullanılıyordu)

- Monte Amaro mountain, Mount Suphan (Süphan), Mt. Makalu (kısaltılarak kullanılması yaygındır)

Cadde, sokak isimlerinde THE kullanılmaz


- Wall Street, Ataturk Street, Bayındır Street, Lombard Street, Abbey Road…

 Park isimlerinde THE kullanılmaz.

- Genclik Park, Central Park, Tivoli Gardens, Golden Gate Park...