29 Haziran 2021 Salı

Let- Allow farkı

 İki fiil de 'izin vermek' ile ilişkilidir. Ancak kullanımları farklılık gösterebilir.
allow daha çok dolaylı anlatımda (passice),
let ise doğrudan anlatımda (active) tercih edilir.

- I let they use the house. (Evi kullanmalarına izin verdim)

- They allowed to use the house. (Evi kullanmak için izinliler)


Allow bu pasif yapıda kullanılırken cümle: subject + to be + allowed biçimindedir. Ve takip eden fiil mastar (infinitive) halinde olmalıdır.
Let fiilini takip eden fiil yalın haldedir.


- You are allowed to smoke in the garden. (Bahçede sigara içmek için izinlisin) Bahçede içebilirsin.

- He let us smoke in the garden. (Bahçede sigara içmemize izin veriyor.)


Allow genellikle daha resmi (formal) ifadelerde, let daha az resmi ifadelerde (informal) karşımıza çıkar.

18 Haziran 2021 Cuma

Used to / Would kullanımı ve farkı

Used to / Would

Geçmişteki bir durumdan-alışkanlıklardan, geçmişte rutin olarak yaptığımız ama artık yapmadıklarımızdan bahsederken kullanılıyor.
Bu iki sözcüğü de fiilin yalın hali takip eder (bare infinitives).


- I used to eat hamburger everyday. (Her gün hamburger yerdim)

- I would eat hamburger everyday. (Her gün hamburger yerdim)


Aksiyon-hareket belirten eski bir alışkanlıktan bahsediyorsak 'Would' ve 'Used to' ifadelerinin ikisini de kullanabiliriz.

Ancak, durum belirten eski bir alışkanlıktan bahsediliyorsa (stative verbs) yalnızca 'Used to' kullanılıyor.


- He would wake up early. (Erken kalkardı) Aksiyon

- He used to wake up early). (Erken kalkardı) Aksiyon

- He used to play tenis every weekend. (Her haftasonu tenis oynardı) Aksiyon

- He would play tenis every weekend. (Her haftasonu tenis oynardı) Aksiyon

- I used to be fatter. (Eskiden daha şişmandım) Durum

- I would be fatter. YANLIŞ

- We used to be excited on Fridays. (Bir zamanlar Cuma günleri heyecanlı olurduk) Durum

- We would be excited… YANLIŞ


Would, olumsuz ve soru formunda değişmez.

Used to, olumsuz ve soru formunda did - didn’t ile kullanılır. Sondaki d harfi düşer, use to olur.



- Would you play table tennis? (Masa tenisi oynar mıydın?)

- Wouldn’t you play table tennis? (Masa tenisi oynamaz mıydın?)

- I wouldn’t play table tenis. (Masa tenisi oynamazdım)


- Did she use to wake up early? (Erken kalkar mıydı?)

- She didn’t use to wake up early. (Erken kalkmazdı)


10 Haziran 2021 Perşembe

Put ile yapılan öbek fiiller - phrasal verbs

'Put' içeren bazı 'öbek fiiller' (phrasal verbs) ve örnek cümleler:

Put up
(bir kaç farklı anlamı var)

İnşa etmek, yığmak, dikmek.

- We have to put up a house in 5 days.
(5 gün içinde bir ev inşa etmemiz gerekiyor)

Misafir etmek, konaklamak

- They will put me up for a week until I find somewhere to stay.
(Kalmak için bir yer bulana kadar beni misafir edecekler)

Bir şey için veya bir şeye karşı mücadele ortaya koymak

- Did you put a fight up to save our lakes.
(Göllerimizi korumak için bir mücadele ortaya koydunuz mu?)


Put up with

Tahammül etmek, katlanmak

- He’s put up with me for 13 years. (13 yıldır bana tahammül ediyor)

- I have to put up with this noise every night. (Her gece bu gürültüye katlanmak zorundayım)

Put on

Üzerine bir şeyler almak, takmak (elbise, takı, makyaj)

- It’s cold. You should put on your jacket! (Hava soğuk. Üzerine ceketini almalısın)

- I had breakfast with family and even put on makeup today. (Bugün ailemle kahvaltı ettimi hatta makyaj yaptım)


Put off

Ertelemek, ötelemek

- I've put off buying this camera for years, but finally got it. (Bu kamerayı almayı yıllarca erteledim, ama sonnda aldım)



Put together

Toplamak, bir araya getirmek.

- We've put together common journalism problems and provided solutions. (Gazetecilik mesleğinin sorunlarını bir araya topladık ve çözümler sunduk)



Put away

Ortadan kaldırmak, uzağa koymak.

- You should fold clothes before to put away. (Kaldırmadan önce elbiseleri katlasan iyi olur)

- The exam begins. Please put away your phones. (Sınav başlıyor. Lütfen telefonlarınızı kaldırım)


Put back

Yerine koymak, eski yerine koymak.

- When you're done with the books put it back on the bookshelf. (Kitaplarla işiniz bittiğinde tekrar  kitaplıktaki yerine koyun)

2 Haziran 2021 Çarşamba

Sheeple nedir?

İngilizcede son yıllarda kullanıma giren yeni bir (informal) sözcük: Sheeple

Ne demektir?

Sheep (koyun) ve people (insan) sözcüklerinin birleştirilmesiyle ortaya çıkmış.

Sheeple kelimesinin anlamı; diğer insanların yaptıklarından, kalabalığın tercihlerinden kolayca etkilenen, uysal insan.

- I wonder how many sheeple bought these toys? (Bu oyuncaklardan kaç kişinin -koyunun-  aldığını merak ediyorum)

- She is one of those sheeple who is following the latest fashion. (O son modayı takip eden şu insanlardan -koyunlardan- biridir)