Sadece, yalnızca, bir tek, ancak…
‘Only’ sözcüğünün İngilizcede tek bir anlamı olduğu halde, ‘just’ sözcüğünün pek çok anlamı vardır. Çoğu durumda ‘Only’ yerine ‘just’ kullanılabilir.
- There are only two availible seat in the bus. (Otobüste sadece iki boş koltuk var)
- There are just two availible seat in the bus. (Otobüste sadece iki boş koltuk var)
- I use only the metro to go to the work. (İşe gitmek için sadece metroyu kullanırım)
- I use just the metro to go to the work. (İşe gitmek için sadece metroyu kullanırım)
If only: Keşke
- If only I had talent like that. (Keşke öyle bir yeteneğim olsaydı.)
Just
Just sözcüğünün anlamları.
1) Az önce, demin, yakın zamanda
- I just missed the train. (Az önce treni kaçırdım –binemedim-)
- She has just done her homework. (Ödevini yeni yaptı)
2) Just know, just before, just after… Hemen şimdi, hemen önce, hemen sonra…
- A lot of people give up just before they’re about to make it. (Pek çok insan bir işi başarmadan hemen önce vazgeçer.)
3) Only ile benzer anlamda kullanıldığı durumlar. Sadece, yalnızca…
- I have just 10 Liras. (Sadece 10 Liram var.)
- I just called to say I love you. (Yalnızca seni sevdiğimi söylemek için aradım –telefon etme sebebim bu-)
- We have just one daughter. (We have only one daughter) (Sadece 1 kızımız var)
4) Tam olarak
- This job is just what I need. (Bu iş tam da ihtiyacım olan şey)
Bazen, sıralama anlamı çok değiştirir:
- I just had a glass of red wine. (Az önce bir kader kırmızı şarap içtim)
- I had just a glass of red wine. (Sadece bir kadeh kırmızı şarap içtim)