Uçağın yerden kalkması, havalanması.
- Our plane about to take off. (Uçağımız havalanmak üzere)
Birdenbire popüler olmak veya bir başarı elde etmek.
- Music career took off after his last song. (Müzik kariyeri son şarkısının ardından tırmanışa geçti, fırladı)
- Music career took off after his last song. (Müzik kariyeri son şarkısının ardından tırmanışa geçti, fırladı)
Bir şeyi -yerinden, üzerinden- çıkarmak. (Bir giysi, ayakkabı veya eşyayı)
- I usually forget to take off my barret for food. (Yemek yerken beremi çıkarmayı unuturum)
- It will be hard to take off the red nail polish stain on the sofa. (Kanepedeki kırmızı oje lekesini çıkarmak zor olacak)
- Could I take off my shoes? (Ayakkabılarımı çıkarabilir miyim?)
- I usually forget to take off my barret for food. (Yemek yerken beremi çıkarmayı unuturum)
- It will be hard to take off the red nail polish stain on the sofa. (Kanepedeki kırmızı oje lekesini çıkarmak zor olacak)
- Could I take off my shoes? (Ayakkabılarımı çıkarabilir miyim?)
Bir yeri aniden terk etmek. (Genellikle aniden)
- Sorry, I need to take off. (Üzgünüm, hemen ayrılmam gerekiyor)
- Sorry, I need to take off. (Üzgünüm, hemen ayrılmam gerekiyor)