Esnasında, sırasında anlamlarında kullanılan iki sözcük; "during" ve "while" kullanımı
İki sözcük arasında kullanım bakımından çok basit bir fark vardır.
"During" sözcüğü bir isimden (noun) önce,
"while" sözcüğü ise bir fiilden (verb) önce kullanılır.
Örnekler:
during
- During the slayt presentation please be quiet. (Slayt gösterisi sırasında lütfen sessiz olun),
- I had rested a bit during the flight. (Uçuş esnasında -uçakta- biraz dinlendim)
- It's quite hard to accumulate during this recession time. (Bu ekonomik krizde birikim yapmak oldukça zor.)
- I took a lot of photos during Istanbul visit. (İstanbul gezisinde epey fotoğraf çektim)
while
- While I was flying I had rested a bit. (Uçakta biraz dinlendim)
- My mother fell asleep while watching television. (Annem televizyon izlerken uyuyakalır)
- Kenan listened to music while doing his homework. (Kenan ödevini yaparken müzik dinledi)
- Not to use your phone while driving. (Araba sürerken telefonunuzu kullanmayın)
22 Mart 2017 Çarşamba
13 Mart 2017 Pazartesi
"Used to" kullanımı - örnekleri
Use: Fiil olarak kullanıldığında kullanmak, yararlanmak anlamlarına geliyor.
Used: Geçmiş zaman (düzenli fiil)
"Used to" ifadesi ise yukarıdaki anlamından tamamen farklı. Bir kaç farklı anlama gelecek şekilde kullanılıyor.
1- to be used to (alışılmış, normal- düzenli hale dönüşmüş olma durumu)
- I'm used to getting up early - Erken kalkmaya alışkınım
- She's not used to waiting this long- O bu kadar beklemeye alışkın değil.
- They are used to wet weather in Bolu - Onlar Bolu'da yağışlı havaya alışık - alışkınlar.
2- to get used to (adapte olmak yeni bir duruma alışmak)
- You get used to it after some time - Bir süre sonra alışıyorsun.
- I can't get used to the cold and long winter in Russia- Rusya'nın uzun ve soğuk kışlarına alışamadım.
- My sister has just gone to mountaineering class. She found it hard at first, but now she is getting used to it. - Kızkardeşim dağcılık kursuna gitmeye başladı. Başlarda çok zorlandı ama şimdi alışıyor.
3- used to (geçmişte olan fakat şu an geçerli olmayan bir durumu anlatırken)
- I used to live in Antalya - Ben Antalya'da oturdum / yaşadım. (şu an Antalya'da yaşamıyorum)
- My grandmather used to smoke but then she had health problems and had to stop. - Büyükannem sigara içerdi ama sağlık problemleri başlayınca sigarayı bırakmak zorunda kalmıştı.
Used: Geçmiş zaman (düzenli fiil)
"Used to" ifadesi ise yukarıdaki anlamından tamamen farklı. Bir kaç farklı anlama gelecek şekilde kullanılıyor.
1- to be used to (alışılmış, normal- düzenli hale dönüşmüş olma durumu)
- I'm used to getting up early - Erken kalkmaya alışkınım
- She's not used to waiting this long- O bu kadar beklemeye alışkın değil.
- They are used to wet weather in Bolu - Onlar Bolu'da yağışlı havaya alışık - alışkınlar.
2- to get used to (adapte olmak yeni bir duruma alışmak)
- You get used to it after some time - Bir süre sonra alışıyorsun.
- I can't get used to the cold and long winter in Russia- Rusya'nın uzun ve soğuk kışlarına alışamadım.
- My sister has just gone to mountaineering class. She found it hard at first, but now she is getting used to it. - Kızkardeşim dağcılık kursuna gitmeye başladı. Başlarda çok zorlandı ama şimdi alışıyor.
3- used to (geçmişte olan fakat şu an geçerli olmayan bir durumu anlatırken)
- I used to live in Antalya - Ben Antalya'da oturdum / yaşadım. (şu an Antalya'da yaşamıyorum)
- My grandmather used to smoke but then she had health problems and had to stop. - Büyükannem sigara içerdi ama sağlık problemleri başlayınca sigarayı bırakmak zorunda kalmıştı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)