28 Aralık 2018 Cuma

Compound adjectives örnek cümleler

Compound adjectives nedir?
Bir birleşik sıfat (compound adjective) iki veya daha fazla sözcükten oluşan bir sıfattır.
Genelde bu iki veya daha fazla sözcük, arasına tire (-) konularak tek bir sıfat haline dönüştürülür.
Birleşik sıfatlar; isim+sıfat, isim+fiil(past participle), isim+fiil(present), sıfat+isim, sıfat+fiil(PP), zarf+fiil(PP) şeklinde olabilir.

I saw a man-eating alligator on tv. (Televizyonda adam yiyen bir timsah gördüm)
Burada timsah tanımlanıyor. İnsan yeme özelliği olan bir timsahtan bahsediliyor. - Nasıl bir timsah? - İnsan yiyen bir timsah..

I saw a man eating alligator on tv.
(Televizyondan timsah yiyen bir adam gördüm)
Tire konulmadığında bu cümleden timsah yiyen bir adamdan bahsedildiği, yani ilk cümledeki durumun tam tersi bir durum anlaşılıyor.


Compound adjective örnek cümleler:
- She lives in a Turkish-speaking country. (O, Türkçe konuşulan bir ülkede yaşıyor)

- Kemal Sunal is a well-known Turkish actor. (Kemal Sunal çok tanınan bir Türk aktördür)

- It’s a five-day tour. (Üç günlük bir gezi) Bileşik sıfat çoğul olduğunda sonuna ‘s’ konulmaz.

- My doughter is reading a 500-page book. (Kızım beşyüz sayfalık bir kitap okuyor)

- It was a four-hour flight. (Dört saatlik bir uçuştu)
Bu cümle “The tour is five days long.” şeklinde de söylenebilirdi. Ancak bileşik fiil kullanmak ifadeye daha akademik bir hava katar. Üst seviye İngilizce bilgisinin olduğunun göstergesidir.
- Mr.Orhan stated doesn't block anyone on Twitter because he’s open-minded. (Orhan Bey açık görüşlü biri olduğundan, Twitter’de kimseyi engellemediğini belirtti)

- I have excuse. I’m hot-headed. (Mazeretim var, asabiyim ben.)

- We will start using wind-powered generators next year. (Gelecek yıl rüzgar enerjili jeneratörler kullanmaya başlayacağız.)

- This is a smoke-free facility. Thank you for not smoking. (Burası sigara içilmeyen (sigarasız) bir tesistir. Sigara içmediğiniz için teşekkür ederiz.)

- Sebahat made her fortune the old-fashioned way. She inherited it. (Sebahat servetini eski moda yöntemle edindi. Miras kaldı.)

- He barely raises his voice. He is very soft-spoken usually. (Nadiren sesini yükseltir. Genellikle çok yumuşak konuşan biridir.)

- Are you left-handed? (Solak mısınız?)

20 Aralık 2018 Perşembe

How many times - How much time

"How many times" ve "How much time" kullanımı, farkları ve örnek cümleler.

How many times:
How many time.
İşlem sayısını veya eylemin tekrarlanma sayısını öğrenmek için sorulan soru.

- How many times did you take a shower today? (Bugün kaç kez duş aldın?)
- How many times have you been to Ankara? (Ankara'da kaç kez bulundun?)
- How many times have we gone down this road? (Bu yoldan kaç kez gittik?)

How much time:
How much times
Süre, toplam süre, yapılan işin zaman olarak miktarı. Daha günlük dilde aynı anlamlara gelen "how long" kalıbı da kullanılır.

How much time does it take to write the report? (Raporu yazmak ne kadar sürer? - Rapor ne kadar sürede yazılır?)
- How much time does it take to go on Google and search them up? (Google'a girmek ve onları aramak ne kadar zaman alır?)
- How much time have you waited in line? Ne kadar zamandır sırada bekliyorsun?
- How long have you waited in line here? (Ne kadar zamandır sırada bekliyorsun?)

12 Aralık 2018 Çarşamba

in / in to / into farkı / Örnek cümleler

 "in" ve "to" hangi durumlarda ayrı yazılmalı, hangi durumda bitişik yazılmaldır?

in

İçinde, içeri, –da, -de anlamlarına gelen bir edat (preposition) olarak kullanılır.

- Kadri has gone for a walk in the forest. (Kadri ormana yürüyüşe gitti)
- Your doll was in the kitchen. (Oyuncak bebeğin mutfaktaydı)
- Have you read my latest article in Milliyet? (Milliyet gazetesindeki son makalemi okudun mu?)
- I was burn in 1988. (1988 yılında doğdum)


Bir ‘phrasal verb’ ögesi olarak kullanıldığında ilgili ifadeye çok daha farklı anlamlar yükler.

- My grandmother has departed this world and onto the next step in her journey. (Büyükannem bu dünyadan ayrıldı ve yolculuğunun bir sonraki adımına geçti.) phrasal verb



into 

1-
Hareket, taşıma, yürüme, kayma fiili içeren cümlelerde kullanılır.
Aynı anlamları taşıyan bir 'phrasal verb’in parçası olabilir.
Yön ve adres ifade edilirken kullanılır.
- Kadri  walked into the forest. (Kadri  ormana doğru yürüdü) Ormana giriş yapıyor.
- Kadri has gone for a walk in the forest. (Kadri  ormana yürüyüşe gitti) Şu an ormanda.
- The plane flew into Mersin  an hour late. (Uçak Mersin’e 1 saat geç uçtu)
- If you run into a wall, don't turn around and give up. Figure out how to climb it, go through it. (Eğer bir engelle karşılaşırsan vazgeçip geri dönme. Onu nasıl aşabileceğini çözmeye çalış.) run into bir phrasal verb. Umulmadık bir şeyle karşılaşmak anlamında kullanılmış.
- I dropped my keys into the pool! (Anahtarlarımı havuza düşürdüm)
- I’m heading into the city centre to buy a few new year’s presents. (Birkaç yılbaşı hediyesi almak için şehir merkezine doğru gidiyorm-yola çıktım-)
- I go out into the streets hoping to make one good photograph. A.Olmos
 (İyi bir fotoğraf çekmeyi umarak sokağa çıkarım.)

2- Bir durum değişikliğini ifade ederken. Bir nesne veya durum X iken Y haline dönüştü.
- Children divided the cake into five pieces. (Çocuklar pastayı beşe böldüler)

3- Bir şeyle çok ilgili olmak, coşkuyla ve hevesle yapmak, onun çok içinde olmayı ifade ederken.
- Ozan is really into football. (Ozan geçekten futbolla çok ilgili –futbolun içinde-)
- I’m into photography and jazz music. (Fotoğrafçılık ve caz ile ilgileniyorum-seviyorum)
- What kind of are you into? (Ne tür müzik dinlersin?)


in to

Teleffuzda pek fark olmasa da yazımda ayrı veya bitişik yazıma dikkat edilmelidir. 

İpucu: Eğer ‘to’ bir ‘infinitive verb’ ögesi veya bir edat (preposition) ise ‘in’den ayrı yazılır.
'In' bir ‘phrasal verb’ ögesi ise 'to'dan ayrı yazılır.

- Radio NTV is the station tune in to listen to the latest and breaking news and weather updates. (NTV Radyo güncel haber ve hava durumunu dinlemek için ayarlanan bir  radyo istasyonudur.) Tune in phrasal verb,  to listen infinitive verb

- I have to log in to the school portal to register for classes. (Dersleri kaydetmek için okul portalına giriş yapmam gerekiyor) Log in phrasal verb, to ise  preposition (edat) olarak kullanılmış.

- We will come in to have a cup of tea. (Bir bardak çay içmeye geleceğiz)