1- Fiil olarak kullanımı 'to like'
hoşlanmak, beğenmek, sevmek anlamlarında
- I like playing basketball. (Basketbol oynamayı seviyorum)
- Do you like rock music? (Rock müziğinden hoşlanır mısın?)
- She dosen't like math. (Matematiği sevmiyor)
2- 'dilemek', 'arzu etmek', 'istemek' anlamlarında fiil olarak kullanım. Çoğunlukla nazik soru cümlesi olarak would + subject + like kalıbıyla karşımıza çıkar.
- Would you like some sugar? (Biraz şeker ister miydiniz?)
- I would like to meet you. (Sizinle tanışmayı arzu ederim)
3- 'gibi', 'örneğin' anlamalarında kullanımı:
'such as' ifadesine benzer bir karşılığı vardır.
- I can play many instrument, like piano. (Piyano gibi pek çok müzik aletini çalabiliyorum)
- Your vacuum cleaner so silent. I need something like that. (Süpürgeniz çok sessiz. Buna benzer bir şeye ihtiyacım var)
- Will we buy smart board like ones used in Singapore, China etc. (Singapur, Çin ve benzeri ülkelerde kullanılan akıllı tahtadan alacak mıyız?)
4- 'benzer', 'aynı' anlamlarında edat olarak kullanımı. 'be like'
- It's like my mobil phone. (Benim telefonuma benziyor)
- You are like a real prince. (Gerçek bir prense benziyorsun)
- Are they twins? They are like each other. (Onlar ikiz mi? Birbirlerine benziyorlar)
5- 'like father, like son' - 'like mother, like daughter' deyimleri içinde kullanımı:
Türkçedeki 'babasının oğlu', 'anasının kızı' / 'anasına bak kızını al' deyimlerinin İngilizcedeki karşılığı olduğu söylenebilir.
- She just 14 years old and enjoy making cake. Like mother, like daughter! (Henüz 14 yaşında ve kek pişirmeyi seviyor. Annesinin kızı!)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder