23 Haziran 2018 Cumartesi

Wish - Hope farkı / Örnek cümleler

Wish kabaca keşke anlamına hope ise ummak,beklemek (fiil) anlamına geliyor.

Wish daha çok gerçekleşmesi zor durumlarla ilgili dilekte bulunurken ve geçmişle ilgili pişmanlıkları vurgularken kullanılıyor.

Örnek cümleler:

- I wish I had studied harder. (past perfect)
Keşke daha sıkı çalışsaydım.

- I wish we had bought a different camera. (past perfect)
Keşke farklı bir kamera alsaydık

- I wish I had baked the cookies earlier (past perfect)
Keşke kurabiyeleri daha erken pişirseydim.

- Zehra wishes she could travel back in time to see the dinosaurs.
Zehra dinozorları görmek için zamanda yolculuk yapabilmeyi ister-düşler.

- I wish I had more time (past tense)
Keşde daha çok zamanım olsa. (Cümle past tense olmasına rağmen geniş zamanlı bir anlamı var.)

- I wish I were taller. (past tense) Bu kalıpta was yerine genellikle were kullanılıyor.
Keşke daha uzun boylu olsaydım

- I wish people would be kinder to him. (future tense)
Keşke insanlar ona karşı daha nazik olsalar. (gelecek zaman kipi kullanılmasına rağmen geniş zaman anlamı var)

- I wish you would stop playing that computer game (future tense)
Şu bilgisayar oyununu oynamayı kessen. (Yine bir memnuniyetsizlik, bir istek var)

- I wish it would rain
Keşke yağmur yağsa


"Hope"  umut etmek, ummak, dilemek anlamlarında ve gerçekleşmesi muhtemel durumlar için kullanılıyor.

Örnek cümleler:

- I hope she did not miss her train (past tense)
Umarım trenini kaçırmamıştır.

- I hope they are enjoying the trip (present tense)
Umarım yolculukları eğlenceli geçiyordur

- I hope you'll come again next year. (future tense)
 Gelecek yıl yine gelirsin umarım

- I hope to speak to your boss about this issue.
Umarım patronunla bu konuyu konuşursun 

- I hope you find the love
Umarım aşkı bulursun- tadarsın.



19 Haziran 2018 Salı

İngilizce'de argo kelimeler / Aşağılama amaçlı

İngilizce "slang" denen sokak dili ya da argoda aşağılamak, dalga geçmek için kullanılan bazı kelimeler.

loser:      Umutsuz vaka, acıklı durumda olan.
loner:      Yalnız kişi, arkadaşı olmayan.
try hard: Çok çalışan, özellikle öğrenciler için kullanılan Türkçe'deki "inek" karşılığı.
minger:   Çirkin, suratsız
weirdo:   Tuhaf kişi
div:          Aptal
soap dodger: Yıkanmayan kişi, pis
go to hell:       Cehennemin dibine git.
.
.
.

11 Haziran 2018 Pazartesi

Lie / lay farkı - Örnek cümleler

Lie & Lay


Çoğu zaman birbiri yerine kullanılan, sık karıştırılan iki fiil.
Öyleki anadili İngilizce olanların bile bazen bu kelimeleri yanlış kullandığını şu mizahi twitten anlayabiliyoruz. "Bir İngilizce öğretmeninin mezar taşı"

Lie
Uzanmak, yatmak
Lie - lay - lain (İngilizce'nin tuhaflıklarından: lie fiilinin geçmiş zaman hali lay)

Lay
Bırakmak, koymak, sermek
Lay - laid - laid

Lie geçişsiz,
lay geçişli* fiildir.

*Geçişli fiil: Ne, neyi, kimi soruları sorulduğunda yanıt alınan fiillerdir. Yani nesne alabilen fiiller.
Geçişsiz fiiller nesne almazlar.

"Lie" ile örnek cümleler:
- My cat lies in front of the sofa. (Kedim kanepenin önünde yatar)
- We need to get blood sample. Can you please lie down here gradually? (Kan örneği almamız lazım. Buraya yavaşça uzanır mısınız?)
- You look sick. You should lie in a bad. (Hasta görünüyorsun. Bir yatağa uzanmalısın)
- Zeynep lay in her bad. (Zeynep yatağına uzandı) Geçmiş zaman.
- I have lain under the stars. (Yıldızların altına uzandım - yatıyorum-)

"Lay" ile örnek cümleler.
- Please lay the pencil on the table. (Lütfen kalemi masaya bırak)
- Kaya laid his books on the floor. (Kaya kitaplarını yere bıraktı)
- I have laid the keys under the doormat. (Anahtarları paspasın altına bıraktım)
Geçişli fiil olduğundan kendisinden sonra hep bir nesne geliyor.



6 Haziran 2018 Çarşamba

İngilizcede Avucunun içi gibi bilmek

Örnek cümleler:

- Meltem knows Ankara like the back of her hand. (Meltem Ankara'yı avucunun içi gibi bilir)

We know the lyrics to that march like the back of our hand. (O marşın sözlerini ezbere biliriz)

- He knows this area like the back oh his hand. (Bu bölgeyi avucunun içi gibi -çok iyi- bilir)

- I used to know the pathways like the back of my hand. (Patika yolları avucumun içi gibi bilirdim)


İngilizce'de 'avucunun içi gibi bilmek' deyimin karşılığı: 

"Know something like the back of your hand"

Birebir çevrildiğinde "Bir şeyi elinin tersi / arkası gibi bilmek" anlamına gelse de Türkçedeki "Avucunun içi gibi bilmek" deyimine karşılık geliyor. Aynı zamanda çok iyi bilmek, ezbere bilmek anlamlarında da kullanılıyor.