“I grew up in hotels. Obviously, you know, because my parents are actors. So, I was always on location and we were always in hotels.” Dakota Johnson
(Otellerde büyüdüm. Biliyorsun, çünkü annem ve babam aktör. Hep film setlerindeydim ve her zaman otellerdeydik.)
Grow: Büyümek, uzamak, yetişmek, büyütmek. Bitki, saç, sakal, boy uzamasından, büyümesinden, şehirlerin büyüyüp gelişmesinden bahsederken grow kullanılır.
Grow up: Büyümek, yetişmek. İnsanların çocukluktan yetişkinliğe geçişinden bahsederken grow up kullanılır. Grow up bulunan cümlelerde nesne bulunmaz.
- I will learn how to grow my own beans. (Kendi fasulyemi nasıl yetiştirebileceğimi öğreneceğim)
- My son grew seven centimeters this year. (Oğlum bu yıl yedi santimetre uzadı-büyüdü)
- The ivy grew in the garden. (Bahçedeki sarmaşık büyüdü.)
- Duru is 10 months old today. She has grown two teeth. (Duru 10 aylık oldu. İki dişi çıktı-büyüdü)
- When my daughter grows up, she wants to be a lawyer. (Kızım büyüğünde bir avukat olmak istiyor.)
- I grew up in Ankara but I live in İzmir. (Ankara'da büyüdüm, şu an İzmir'de yaşıyorum.) Çocukluğu Ankara'da geçmiş.
- We have grown up listening to stories of Dede Korkut. (Biz Dede Korkut hikayeleri dinleyerek büyüdük.)
Fiil çekimi: Grow - grew - grown.
teşekkürler
YanıtlaSil