2 Ağustos 2020 Pazar

Yazdığım İngilizce cümle doğru mu?






  • İngilizce bir yazışma, bir e-mail veya metin hazırlarken kurduğumuz cümlelerin doğruluğunu kontrol etmek, bir sözcük veya ifadenin (phrasal verb gibi) farklı kullanımlarını görmek için bir yararlanılabilecek bir site.

    https://ludwig.guru


1 Ağustos 2020 Cumartesi

Present Perfect Tense / Örnekler

Present Perfect tense:

Şimdi ile geçmişi birleştirir.

Geçmişteki eylemlerin şimdiye etkisi belirtilir.


Basit geçmiş zaman ile kıyaslama:

- Past simple / I lost my pencil. (Kalemimi kaybettim) Geçmişte kaybolan bir kalem, artık aranmıyor ya da bulunmuş. Kalemin kaybolması bugün geçerliliğini korumuyor.

- Present perfect /
I have lost my pencil.
(Kalemimi kaybettim) Kalem kayıp ve henüz bulunmamış. Şimdinin gerçeği kalemin hala kayıp olduğu.


Olumlu
Subject + have/has + verb (past participle V3)


- I have just eaten dinner. (Akşam yemeğimi az önce yedim) Geçmişte yapılmış bir eylem ancak şimdiki zamanın da gerçeği. Tekrar akşam yemeği yememe gerek yok.

- I have found my book. (Kitabımı buldum) Geçmişte kayıptı ve buldum. Artık aramama gerek yok.

- He has worked here for two years. (İki yıldır burada çalışıyor)

- My mother has cooked dinner. (Annem akşam yemeğini pişirdi)

- I have had a good time. (Güzel zaman geçirdim)



Olumsuz

Subject + haven’t /hasn’t + verb (past participle V3)

- You haven’t submitted me any offers. (Bana herhangi bir teklif sunmadın)

- İsmail said he hasn't had lunch. (İsmail öğle yemeği yemediğini söyledi)



Soru

Have/has + subject + verb (past participle V3)

- Have you had breakfast? (Kahvaltını yaptın mı?)

- How long has he worked here? (Ne kadar zamandır burada çalışıyor?)

23 Temmuz 2020 Perşembe

Fix / Repair farkı

Fix: Herhangi bir sorunun giderilmesinden genel olarak bahsederken kullanılır. Bir makine, eşya veya durumun bütünü kastedilir ve onarılır. İnsan ilişkilerinin düzeltilmesi söz konusu olduğunda da ‘fix’ fiili kullanılabilir.

- Anyone know how to fix this blue screen issue? (Bu hata ekranını düzeltmeyi bilen birisi var mı?)

- I’m too broke for a mechanic so I learned how to fix my car all by myself. (Servis için param olmadığından aracımı kendim tamir etmeyi öğrendim)

- If you want to fix a relationship you have to put in effort. (Eğer bir ilişkiyi düzeltmek istiyorsanız çaba harcamalısınız)

Repair: Parça bazlı onarımlardan bahsederken kullanılır. Bir aracın, makinenin bir bölümünün tamiri söz konusudur.

- I have to repair quickly the part of the fence that was broken by sheep. (Çitin koyunlar tarafından kırılan kısmını hızlıca tamir etmeliyim.)

- Murat repaired the brake on his sons bike. (Murat oğlunun bisikletinin frenini tamir etti.)

- Music has the ability to repair brain damage. (Müzik beyin hasarını tamir edebilir)

Mend: Günümüzde çok kullanılmasa da ‘onarmak’ anlamındaki mend, daha çok basit tamir gereken durumlar söz konusu olduğunda kullanılır. Genellikle uzman veya teknisyen gerektirmeyen işler. Ayakkabı, giysi, oyuncak vs. onarımları…

- I allways mend my shoes. (Ayakkabılarımı her zaman kendim onarırım)








8 Haziran 2020 Pazartesi

1 Haziran 2020 Pazartesi

İngilizcede irregular plural


Sheep - Photo:Yamada Umada
Sheep - Photo: Anton Yushkov



İngilizcede isimlerin sonuna s, es gibi ekler getirilerek çoğul hale getirilir. Bu kuralın dışındaki
bazı düzensiz/kuraldışı çoğul isimler (irregular plural):

Child (çocuk) Children (çocuklar)
Man (adam) Men (adamlar)
Woman (kadın) Women (kadınlar)
Wife (karı, eş) Wives (karılar, eşler)
Person (insan) People (insanlar)
Sheep (koyun) Sheep (koyunlar)
Fish (balık) Fish (balıklar)
Tuna (ton balığı) Tuna (ton balıkları)
Goose (kaz) Geese (kazlar)
Mouse (fare) Mice (fareler)
Swine (domuz) Swine (domuzlar)
Genus (tür) Genera (türler)
Deer (geyik)  Deer (geyikler)
Louse (bit) Lice (bitler)
Life (hayat) Lives (hayatlar)
Leaf (yaprak) Leaves (yapraklar)
Cactus (kaktüs) Cacti (kaktüsler)
Foot (ayak) Feet (ayaklar)
Tooth (diş) Teeth (dişler)
Aircraft (uçak) Aircraft (uçaklar)
Knife (bıçak) Knives (bıçaklar)
Datum (veri) Data (veriler)
Crisis (kriz) Crises (krizler)
Diagnosis (teşhis, tanı) Diagnoses (teşhisler, tanılar)
Medium (ortam)  Media (ortamlar)
Quiz (sınav) quizzes (sınavlar)

26 Mayıs 2020 Salı

Chicken - Hen farkı

Chickens
Photo: Uros Poteko  https://500px.com/urospoteko
hen
Photo: Kathy Libby https://500px.com/kathylibby


Chicken: Bilimsel adı Gallus Gallus Domesticus olan hayvan. Çoğu zaman aşağıda listelenen tavuk, horoz, piliç gibi kümes hayvanlarının genel adı olarak kullanılır. Cinsiyet belirtmez. Dana, inek ve buzağının genel isminin sığır olması gibi. 

Hen: Tavuk. Yumurtlamaya başlamış 1 yaş üstü tavuk

Pullet: Piliç. Henüz yumurtlamaya başlamamış 1 yaş altındaki tavuk.

Cockerel: 1 yaşından küçük horoz

Rooster / Cock: 1 yaşından büyük horoz.

3 Mayıs 2020 Pazar

Present Perfect Tense / Simple Past farkı / örnekler


Past Simple Tense yalnızca geçmiş zamanı ifade eder. “When…?” ile başlayan sorulara net cevaplar verir. Yesterday, last night, last year gibi zaman zarfları alabilir.

- WHEN did you buy the car? (Arabayı ne zaman satın aldın?)

- I bought it yesterday? (Dün satın aldım)



Present Perfect Tense hem geçmişi, hem şimdiyi ifade eden zaman. Bu yapıda geçmiş ve şimdi arasında bağlantı vardır.












Eylem geçmişte oldu/yapıldı ama şimdiyi de etkiliyor. Geçmişle bağlantı ve şimdiki durum. 


- I have eaten dinner. (Akşam yemeğimi yedim) Yemek işini hallettim, tok durumdayım.

- She has lost her ring. (Yüzüğünü kaybetti) Yüzüğü geçmişte kaybetti ve hâlâ kayıp durumda.

- Have you heard the news? (Haberleri duydun mu?)

Tamamlanmamış, devam eden süreçleri ifade eder.

- Mrs. Sevda hasn’t called me yet. (Sevda hanım beni henüz aramadı)

- I have lived in Ankara since 1997. (1997’den beri Ankara’da yaşıyorum)


Ne zamandan beri? / Kaç kez? gibi sorulara cevap verir. (How long have you…?) (How many times…?)

- How many times have you visited the Ankara Castle? (Ankara Kalesini kaç kez ziyaret ettin?)

- I have visited Ankara Castle many times in my life. (Hayatım boyunca Ankara Kalesini defalarca ziyaret ettim)

- How long have you lived here? (Ne zamandır burada yaşıyorsunuz?) Ne zamandan beri buradasınız?

- We have lived here for three years. (Üç yıldır burada yaşıyoruz.)


- How long have you been married? (Kaç yıllık evlisiniz?) (Ne kadar zamandır evlisiniz?) 


26 Nisan 2020 Pazar

Only - Just farkı

Only

Sadece, yalnızca, bir tek, ancak…

‘Only’ sözcüğünün İngilizcede tek bir anlamı olduğu halde, ‘just’ sözcüğünün pek çok anlamı vardır. Çoğu durumda ‘Only’ yerine ‘just’ kullanılabilir.

- There are only two availible seat in the bus. (Otobüste sadece iki boş koltuk var)
- There are just two availible seat in the bus. (Otobüste sadece iki boş koltuk var)

- I use only the metro to go to the work. (İşe gitmek için sadece metroyu kullanırım)
- I use just the metro to go to the work. (İşe gitmek için sadece metroyu kullanırım)


If only: Keşke
- If only I had talent like that. (Keşke öyle bir yeteneğim olsaydı.)


Just

Just sözcüğünün anlamları.

1) Az önce, demin, yakın zamanda

- I just missed the train. (Az önce treni kaçırdım –binemedim-)

- She has just done her homework. (Ödevini yeni yaptı)

2) Just know, just before, just after… Hemen şimdi, hemen önce, hemen sonra…

- A lot of people give up just before they’re about to make it. (Pek çok insan bir işi başarmadan hemen önce vazgeçer.)


3) Only ile benzer anlamda kullanıldığı durumlar. Sadece, yalnızca…

- I have just 10 Liras. (Sadece 10 Liram var.)

- I just called to say I love you. (Yalnızca seni sevdiğimi söylemek için aradım –telefon etme sebebim bu-)

- We have just one daughter. (We have only one daughter) (Sadece 1 kızımız var)


4) Tam olarak

- This job is just what I need. (Bu iş tam da ihtiyacım olan şey)



Bazen, sıralama anlamı çok değiştirir:

- I just had a glass of red wine. (Az önce bir kader kırmızı şarap içtim)

- I had just a glass of red wine. (Sadece bir kadeh kırmızı şarap içtim)

16 Nisan 2020 Perşembe

Trip-Travel-Journey farkı / kullanımı

Trip (noun): Seyahat, gezi, yolculuk

Genellikle kısa süreli seyahatleri belirtmek için kullanılan sözcük (noun).

- How was your trip? (Yolculuğun nasıl geçti?) How was your travel?

- We will go on business trips to Ankara and Manisa next week.(Gelecek hafta Ankara ve Manisa'ya iş gezileri yapacağız)


Journey (noun): Yolculuk, seyahat, gezi.

Daha çok, uzun süreli seyahatleri için kullanılır. Ayrıca yaşamımızdaki deneyimleri, süreçleri ifade ederken mecazi anlamda kullanılır.

- The journey of a thousand miles begin with one step. /Lao Tzu (Bin millik bir yolculuk bir adımla başlar)
- The journey takes two days by train. (Yolculuk trenle iki gün sürer)

Today is the start of an exciting journey together with strong partners! (Bugün güçlü ortaklarımızla heyecan verici bir yolculuğun başlangıcı.)



Travel (verb): Yolculuk etmek, seyahat etmek, gezmek

- I travel frequently for work. (İş için sıkça seyahat ederim)

-He is planning to travel to Italy next summer. (Gelecek yaz İtalya'ya seyahat etmeyi planlıyor.)

- Today I received a message from the cargo company. The package is traveling from Hatay to Ankara. It should be here on Friday. (Kargo firmasından mesaj aldım. Paket Hatay'dan Ankara'ya doğru seyahat ediyor. Cuma günü burada olur.)


Travel isim (noun) formunda kullanıldığında 'Trip' ve 'Journey' sözcüklerine göre daha genel bir anlamdadır.

- I'm getting e-mails that tell me to buy travel insurance for upcoming trips. (Gelecek seyahatlerim için seyahat sigortası yaptırmamı söyleyen e-postalar alıyorum)



9 Mart 2020 Pazartesi

Already / Yet kullanımı - farkı


Present Perfect Tense ile kullanılırlar.

Already, olumlu cümlelerde,

Yet, olumsuz ve soru cümlelerinde kullanılmalıdır.



- I have not gotten my driver's license yet. (Henüz ehliyetimi almadım)

- Have you finished your homework yet? (Ev ödevini hâlâ bitirmedin mi?)

- Has she bought the tickets yet? (Biletleri henüz almadı mı?)

- I haven’t seen yet Italy. (İtalya’ya henüz gitmedim- görmedim)

- She has bought the tickets already. (Biletleri almış durumda - Biletleri zaten aldı)

- I have already finished my homework. (Ev ödevimi bitirmiş durumdayım – zaten bitirdim)

Bazen bir şeyin yapılmış olmasına şaşırdığımız durumlarda da soru cümleleriyle already kullanılır.

- Have you made the meal already! (Yemeği zaten pişirdin mi?!)


Already: Zaten, halihazırda, çoktan.

Yet: Henüz, hâlâ, daha, şimdiye kadar.