28 Aralık 2021 Salı

Unless kullanımı

Bazı durumlarda if  yerine kullanılabilen unless / as long as bağlaçlarının farkı, örnek cümleler:

As long as

Şartıyla, sürece, yeter ki, taktirde... 
Bu anlamlarda if bağlacının yerine kullanılabilir (positive condition). Cümlenin başında veya ortasında bulunabilir.

- Sabri will join the meeting as long as you come too. (Sen de geldiğin taktirde, Sabri toplantıya katılacak)

- Sabri will join the meeting if you come too. (Sen de geldiğin taktirde, Sabri toplantıya katılacak)


Unless

Olmadığı sürece, olmadıkça... 
‘As long as’ bağlacının tam tersidir. Bu anlamlarda if not bağlacının yerine kullanılabilir (negative condition). Cümlenin başında veya ortasında bulunabilir. Unless bağlacını takip eden fiiller daima pozitif olur. 

- You can’t enter the concert hall if you don’t have a ticket. (Biletin olmadan konser salonuna giremezsin) 

- You can’t enter the concert hall unless you have a ticket. (Biletin olmadan konser salonuna giremezsin) 

- If she dosen’t do her homework, she can’t watch the film. (Ev ödevini yapmazsa film izleyemez)

- Unless she does her homework, she can’t watch the film. (Ev ödevini yapmadıkça film izleyemez)

- It rains. I can’t go out unless I take an umbrella. (Yağmur yağıyor. Şemsiye almadan dışarı çıkamam)

21 Aralık 2021 Salı

İngilizcede Huylu Huyundan Vazgeçmez

Örnek cümleler:

- You cannot change people. Very true I think. My grandmum always said a leopard can’t change its spots
.
(İnsanları değiştiremezsiniz. Çok doğru bence. Büyükannem hep "bir leopar beneklerini değiştiremez" derdi)

- Nadide promised she would stop to smoke but she didn’t do it. A leopard can’t change its spots. (Nadide sigarayı bırakacağına söz vermişti ama sözünü tutmadı. Huylu huyundan vazgeçmez)

A leopard can’t change its spots:

Tam çevirisi: Bir leopar beneklerini değiştiremez. 
Ancak bu bir deyim ve Türkçedeki "huylu huyundan vazgeçmez""insan yedisinde neyse yetmişinde de odur""huy çıkar can çıkmaz" gibi atasözlerine karşılık gelir.

ingilizce deyimler
fotoğraf: pixabay


16 Aralık 2021 Perşembe

Live - life - alive karşılaştırması

Life / live / alive kelimeleri arasındaki farklar:

Live


1- to live
fill (verb)yaşamak, oturmak/ikamet etmek. (liv şeklinde ince teleffuz edilir.)

2- live
Sıfat (adjective) / canlı, diri, hareketli, naklen (konser, tv yayınları vb. için) (laiv şeklinde telaffuz edilir)

- Nazmelis lives for live music. She follows all concert news closely. (Nazmelis canlı müzik için yaşıyor. Bütün konser haberlerini yakından takip ediyor) Bu cümlede ilk ‘live’ fiil, ikinci ‘live’ sıfattır.…livs for laiv music” diye teleffuz etmek gerekir.

- My grandparents lived in Manisa until last year. (Büyükbabam ve büyükannem geçen yıla kadar Manisa’da yaşadılar)… Manisa’da ikamet ettiler.

Life

İsim (noun) / hayat, yaşam. Doğumdan ölüme kadar yapıp ettiklerimiz.

- Life is too short. You should enjoy it. (Hayat çok kısa. Tadını çıkarmalısın)

- I’ve been waiting for this moment for all my life. (Hayatım boyunca bu anı bekledim)



Alive

Sıfat (adjective ) / hayatta olma, yaşıyor olma durumu.

- You had a terrible accident . You should be grateful that You’re alive today. (Feci bir kaza geçirdin. Bugün hayatta olduğun için şükretmelisin)

- I found my cat in the basement. I knew she was alive and well. (Kedimi bodrumda buldum. Yaşadığını ve iyi olduğunu biliyordum.




3 Aralık 2021 Cuma

İngilizcede tarih formatı (date format)

Bugün 3 Aralık 2021

Dünyada tarih formatı konusunda bir standart oluşamamıştır.
Uluslararası Stardardizasyon Kurumu (ISO) bir format belirlemişse de Çin, Kore, Japonya gibi bazı Uzakdoğu ülkeleri ve bazı uluslararası uygulamalar (yazışmalar, bürokrasi) dışında bu formata pek uyulmamıştır.

ISO 8601 standardına göre tarih YYYY/MM/DD biçiminde yazılmalı.
Buna göre, bugünün tarihi: 2021-12-03 (2021/12/03 veya 2021.12.03) şeklindedir.



Amerika'da tarih formatı (Amerikan İngilizcesinde 3 Aralık 2021)

Yazılışı: 12-03-2021 (December 03, 2021 veya December 3rd, 2021)

Okunuşu: December third, two thousand twenty one.



Amerika dışındaki ülkelerde tarih formatı (İngiliz İngilizcesinde 3 Aralık 2021)

Yazılışı: 03-12-2021 (03 December 2021 veya 3rd December 2021)

Okunuşu: Third of december two thousand twenty one


Yıl okunurken bazen günlük dilde ikiye ayrılarak okunur.
Örnek: Twenty twenty one (2021), Nineteen fifty four (1954)

26 Kasım 2021 Cuma

Arab vaccine soup

 

Arap aşı çorba
Arab vaccine soup




Not: Doç. Mahmut Sarıkaya'nın 'Türkçede Günün Vakitleri ve Arabaş(ı) Çorbasının Adı' başlıklı makalesine göre bu çorbanın asıl adı 'arabaş'

Burada anlatılana göre; Türkler eskiden geceyi 3'e ayırmışlar ve 'bubaş', 'arabaş', 'obaş' demişler. Arabaş, yatmadan hemen önceki zaman dilimine deniyormuş. Yatmadan önce acıkanların içtiği çorbaya arabaş çorbası denmiş. Zamanla sözcük unutulup 'arabaşı'na dönüşmüş. Yani yukarıdaki bilgi notundaki yemeğin ismi Türkçe olarak bile hatalı yazılmış görünüyor





22 Kasım 2021 Pazartesi

İngilizcede "Ne olsa beğenirsin"

Bir olay veya hikaye anlatılırken beklenmedik anları, sürprizli sonları ifade etmekte kullanılır.

lo and behold: Şu işe bakın, ne olsa beğenirsin...  

- I have had a lot of traffic accidents and I should be dead by now, but lo and behold, here I am. (Pek çok trafik kazası geçirdim ve şimdiye kadar ölmüş olmalıydım ama şu işe bakın ki hala buradayım.)


- I left early to take some sunrise photos at the lake but, lo and behold, there was a working on the road and was closed. (Gölde gündoğumu fotoğrafları çekmek için evden erkenden çıktım fakat ne olsa beğenirsin, yolda çalışma vardı ve kapalıydı.)



"Anahtarlarımı bagaja kilitledim. Bagaja bir şeyler koyuyordum ve sonra kapattım, anahtarlarımı bulmak için ceplerimi karıştırmaya başladım ve sonra ne olsa beğenirsin, araba kilidinin duydum."


19 Kasım 2021 Cuma

Sleep - asleep farkı

Sleep 

uyumak / uyku anlamlarında fiil ve isimdir.

Asleep 

uyku durumunda olan, uyuyan anlamında sıfattır.


- Your cats are sleeping on my workbench. (Kedilerin çalışma masamda uyuyorlar) fiil olarak (şimdiki zaman)

- Your cats are asleep on my workbench. (Kedilerin çalışma masamda uykudalar) Kediler uyku durumunda.


- We need to improve sleep quality. (Uyku kalitesini artırmamız gerekiyor) isim olarak kullanım

- I have to clean the kitchen while my little son is asleep. (Küçük oğlum uykudayken mutfağı temizlemeliyim)


fall asleep 

uykuya dalmak 

- The kids fell asleep after spending all day in the pool. (Çocuklar bütün gün havuzda vakit geçirdikten sonra uykuya daldılar)

10 Kasım 2021 Çarşamba

Before - Ago arasındaki fark

Bir olayın/fiilin üzerinden ne kadar zaman geçtiğini anlatırken. AGO.

Bir olayın başka bir olaydan önce olduğunu veya ne kadar zaman önce olduğunu anlatırken BEFORE

Örnek cümleler: 
- Burak left home 20 minutes ago. (Burak evden 20 dakika önce ayrıldı) 

- Appreciate what you have before it's gone. (Gitmeden önce sahip olduklarının kıymetini bil)

- We moved to Ankara 15 years ago. (Ankara'ya 15 yıl önce taşındık)

 - I lived in Bursa before 2013. (2013 yılından önce Bursa'da yaşadım)

- I lived in Bursa 8 years ago. We are in the year 2021. (8 yıl önce Bursa'da yaşadım. 2021 yılındayız)


- Have you ever been to Turkey before?
(Daha önce hiç Türkiye’de bulundun mu? Bulunduğumuz tarihten öncesi kastediliyor.

- I have been to Turkey 5 years ago. (Türkiye'ye beş yıl önce gelmiştim - bulundum)

- I have never been to Turkey before. (Daha önce Türkiye'de hiç bulunmadım - gitmedim)


- I got to meeting room half an hour before my all colleagues.
(Toplantı odasına bütün iş arkadaşlarımdan yarım saat önce gittim)

- I got to meeting room half an hour ago. (Toplantı odasına yarım saat önce gittim)


- My son graduated from university two years ago.
(Oğlum üniversiteyi iki yıl önce bitirdi)

- My son graduated from university two years before my daughter did. (Oğlum üniversiteyi kızımdan 2 yıl sonra bitirdi)

4 Kasım 2021 Perşembe

Remind - Remember farkı

Remind

Hatırlatmak, anımsatmak. Hatırlatma işi, birisi veya bir şey tarafından başka birisine yapılır. Dolayısıyla remind fiilinden sonra me, you, her, him, us, them zamirlerinden biri veya Ahmet, Mehmet, Ferit gibi bir isim gelir.

- The doctor reminded me of the appointment on Monday.
(Doktor bana pazartesi günkü randevuyu hatırlattı)

- My smartphone reminds me to take the medicines. (Akıllı telefonum ilaçları almamı hatırlatıyor)

Birine benzetmek anlamında da kullanılır.

- You remind me of Kemal Sunal. (Bana Kemal Sunal’ı hatırlatıyorsun) Onu andırıyorsun, benziyorsun anlamında.



Remember

Hatırlamak, anımsamak. Hatırlama işi özne tarafından yapılır. Geçmişteki bir olay veya gelecekte yapılması gereken bir iş hatırlanabilir.

- I remembered visiting the hospital last Monday. Geçen Pazartesi hastaneye gittiğimi hatırladım)

- I have remembered to call my doctor for an appointmanent. (Bir randevu için doktorumu aramayı hatırladım) Arayacağımı hatırladım.

- Do you remember how to get to Atakule? (Atakule’ye nasıl gidildiğini - gittiğini hatırlıyor musun?)

28 Ekim 2021 Perşembe

Whole - Entire farkı /Örnek cümleler

whole / entire: Bir şeyin tamamı, bütünü, yüzde yüzü (%100) 

İki sözcük de tamamen aynı anlama gelmektedir ancak biraz daha formal (resmi) durumlarda 'entire'  tercih edilebilir.

- Haydar was planning to sleep through the whole bus ride. (Haydar tüm otobüs yolculuğu boyunca uyumayı planlıyordu.)

- Haydar was planning to sleep through the entire bus ride. (Haydar tüm otobüs yolculuğu boyunca uyumayı planlıyordu.)



Ayrıca vurgulu söylenen ifadelerde ve  ünlem cümlelerinde whole yerine entire tercih edilmeli.

- I can’t believe Ferit ate the entire kebab! (Ferit’in bütün kebabı yediğine inanamıyorum!)

- Burak ate the whole kebab. (Burak bütün kebabı yedi)


‘The whole’ ve ‘the entire’ tekil isimlerden önce kullanılmalı (singular). Çoğul isimlerle birlikte kullanılmaz.
Yani I translated the whole/entire books. DİYEMEYİZ. 
I translated the whole/entire books.

 'a whole' ve 'an entire' yalnızca tekil ve sayılabilen isimlerden önce kullanılmalıdır (singular, countable).


- I know someone who can read an entire newspaper in 5 minutes.  (Bütün bir gazeteyi 5 dakika içinde okuyan birini tanıyorum)

- I know someone who can read a whole newspaper in 5 minutes.  (Bütün bir gazeteyi 5 dakika içinde okuyan birini tanıyorum)


Çoğul isimlerle kullanım (article olmadan - the, an, a -)

- Whole students joined to the class remotely. (
Bütün öğrenciler derse uzaktan katıldı.)

All - Whole farkı / örnekler