6 Ağustos 2022 Cumartesi

İngilizcede birini bilgilendirmemek - karartma uygulamak

- Our boss is keeping us in the dark about the company's plans. (Patronumuz şirketin planları hakkında bizi bilgilendirmiyor)

- The doctor kept me in the dark for over 2 months about my disease. (Doktor 2 aydan fazla bir süredir hastalığım hakkında bana bilgi vermiyor)

- Can you tell me why you keep her in the dark? (Ona neden karartma uyguladığını bana söyleyebilir misin?)

- They want to keep you in the dark while they continue to lie. They don’t care about you! (Yalanlarına devam ederek seni karanlıkta tutmak - bilgisiz bırakmak- istiyorlar. Seni umursamıyorlar!)

To keep someone in the dark

Bilgilendirmemek, haber vermemek, bilgi vermemek. Birisini olup bitenler, gerçekler veya planlar hakkında kasıtlı olarak bilgilendirmemek, haberdar etmemek anlamlarına gelen bir deyim. Karartma uygulamak, karanlıkta tutmak.

17 Temmuz 2022 Pazar

İngilizcede rekor kırmak

- They are going to try to break a record. (Rekor kırmayı deneyecekler)

- In order to break a record, I must reach 300 in the number of daily visitors. (Rekor kırmam için günlük ziyaretçi sayısında 300’e ulaşmam gerekiyor)

- I may have broken a record for the most snoozes ever on my alarm this morning. (Bu sabah alarmımı erteleme rekoru kırmış olabilirim)

- Young Turkish swimmer Merve Tuncel broke her own record and won a gold medal. (Genç Türk yüzücü Merve Tuncel kendi rekorunu kırdı ve altın madalya kazandı)

- Home prices broke a record in 2021 with a 16% increase. (2021 yılında yüzde 16 artışla konut fiyatları rekor kırdı)

To break a record:

Yarışmalarda veya spor karşılaşmalarında bugüne kadar yapılmış en iyi dereceyi elde etmek. Rekor kırmak. Her alanda iyi veya kötü anlamda kullanılabilir. Bir şeyde (fiyatta, sıcaklıkta, sayıda vs). en düşük seviyeyi görmek de rekor kırmak olarak tanımlanabilir. 

12 Temmuz 2022 Salı

Customer - Client farkı

Müşteri anlamındaki 'customer' ve 'client' sözcüklerinin kullanımı.

Customer, bir ürün satın alan kişidir. Bir markette, pazarda, lokantada vb yerlerde alışveriş için bulunan kişi customer diye tanımlanır. Banka müşterileri için de customer kullanılır.

- There are no customers in the store now. (Dükkanda şuan hiç müşteri yok)

- They sell snails at fancy restaurants because their customers don't like beans. (Müşterileri fasülye sevmediği için lüks lokantalarda salyangoz satıyorlar)

- Customers react as Falanca Bank introduces stamp duty. (Falanca Bank'ın damga vergisi getirmesine müşteriler tepki gösterdi)


Client, bir hizmet satın alan kişidir. Bir avukattan, muhasebeciden veya danışmanlık şirketinden hizmet alan kişi client olarak tanımlanabilir. 

Doktorlar ve öğretmenler bu kapsamın dışındadır. Bir doktordan hizmet alan kişi her zaman hasta (patient) olarak ifade edilir.

Ayrıca, bir ana bilgisayara bağlı diğer bilgisayarlar da 'client' olarak adlandırılır.  

- Life coaches always remember their clients' birthdays. (Yaşam koçları müşterilerinin doğum günlerini daima hatırlar)

- As a lawyer, one of the ways to acquire new clients is to have an online presence. E.g. Twitter.
(Bir avukat olaraki yeni müvekkiller edinmenin yollarından birisi çevrimiçi bir varlığa sahip olmaktır. Örneğin Twitter)

4 Temmuz 2022 Pazartesi

İngilizcede çetin ceviz

- Brasil was a hard nut to crack but our volleyball team won the match.
(Brezilya çetin cevizdi ama voleybol takımımız maçı kazandı)

- Many infectious diseases are still circulating in parts of the world. That's a hard nut to crack, but scientists continue to work on the problem.
(Birçok bulaşıcı hastalık hâlâ dünyanın bazı bölgelerinde dolaşmaktadır. Bu kırılması zor bir ceviz fakat bilim adamları sorun üzerinde çalışmaya devam ediyorlar.

- I think Ankaragucu will be a hard nut to crack for any team this season.
 (Bu sezon Ankaragücü’nün diğer takımlar için çetin bir ceviz olacağını düşünüyorum.)

- She seems like a hard nut to crack. Don’t waste your energy.
(O kız çetin cevize benziyor. Enerjini boşa harcama)

Hard nut to crack:

Kırılması zor ceviz, çetin ceviz, çetin ceviz olma.

Çözülmesi zor konular için veya anlaşılması, mücadele edilmesi zor insanları tanımlamak için kullanılan bir deyim.




25 Haziran 2022 Cumartesi

Olan oldu - ingilizce

- Don’t blame yourself. What's done is done. Looking backwards will cause only pain.
(Kendini suçlama. Olan oldu bir kere. Geriye bakmak sadece acı verir)

- What's done is done. We can't change anything. (Olan oldu. Hiçbir şeyi değiştiremeyiz)

- What’s done is done. What’s gone is gone. Life is always moving on. (Olan oldu. Giden gitti. Hayat devam ediyor)

- I studied very hard and didn’t get the grade I wanted on my exam. I’m upset but what’s done is done. Just looking to the next one now!
(Çok sıkı çalıştım ve sınavdan istediğim notu alamadım. Çok üzgünüm ama olan oldu. Artık bir sonrakine bakıyorum)

- I hate myself for what I've done in the last week. Anyway what's done is done. Now I have to focus on my health and family.
(Geçen hafta yaptıklarım için kendimden nefret ediyorum. Her neyse, olan oldu bir kere. Şimdi sağlığıma ve aileme odaklanmam gerekiyor)

What's done is done:

Yapılan yapıldı. Türkçedeki "olan oldu", "olan olmuş" ifadelerine benzer bir deyim.
Daha çok, geçmişe dönüp olanları değiştirmek mümkün olmadığından, artık "düşünmek, üzülmek anlamsız" demeye getiren bir teselli ifadesi olarak karşımıza çıkar. 

21 Haziran 2022 Salı

Ain't - innit ne demektir?

Ain’t ve innit

- I ain’t ready to say goodbye. (Hoşça kal demek için hazır değilim)

- I’m not ready to say goodbye. (Hoşça kal demek için hazır değilim)

Sadece günlük konuşmalarda (resmi olmayan) konuşmalarda rastlanır. Ancak, özellikle İngiltere'de bu kullanımı alışkanlık haline getirmiş kişinin; cahil, eğitimsiz olarak algılanabileceği söylenir. Yine de pek çok kişi, bazen bir şaka veya vurgu yapacağında ain’t kullanır.

Ain’t: are not / am not / is not yerine kullanılan bir ifade.  

- This ain’t funny at all! (Bu hiç komik değil!)

- This is not funny at all! (Bu hiç komik değil!)

- We ain’t going to help you today. (Bugün sana yardım etmeyeceğiz)

- We ain’t gonna help you today. (Bugün sana yardım etmeyeceğiz)
Genelde, aren’t  yerine ain’t diyen biri, 'going to' yu da 'gonna' yapar.

- We are not going to help you today. (Bugün sana yardım etmeyeceğiz)


Innit

"isn’t it" soru ekinin (question tag) farklı bir şekilde kullanımı.

Yukarıda ain’t için yazılanlar innit için de geçerli.

- The moon is beautiful, innit? (Ay çok güzel, değil mi?)

- The moon is beautiful, isn't it? (Ay çok güzel, değil mi?)

- Today is Monday, isn’t it? Today is Monday, innit? (Bugün Pazartesi, değil mi?)


16 Haziran 2022 Perşembe

İngilizcede tencere dibin kara

- Hande accused her sister of being chatty. The pot calling the kettle black. (Hande, kız kardeşini geveze olmakla suçladı. Tencere dibin kara, seninki benden kara)

- Sometimes it's really weird when one politician is calling out another for lying. The pot calling the kettle black.
(Bir politikacının diğerine yalancı diyerek seslenmesi bazen gerçekten acayip. Tencere dibin kara.)


The pot calling the kettle black:

"Tencere, çaydanlığa kara diyor."

Türkçedeki "Tencere dibin kara, seninki benden kara" deyiminin bir benzeri. Başkalarına yakıştırılan bazı sıfatların, yakıştıran kişide de bulunması durumu.


14 Haziran 2022 Salı

Talk to - talk with farkı

“Ahmet is talking to Mehmet” veya “Ahmet is talking with Mehmet”

(Ahmet, Mehmet’le konuşuyor)

Genellikle
, tek taraflı konuşmalarda yani bir kişi konuştuğunda 'talk to',
daha çok karşılıklı bir konuşma söz konusu olduğunda 'talk with' kullanılması gerektiği söylense de; günlük dilde çoğunlukla her ikisi de birbirlerinin yerine kullanılır. 
Bu durumda, bir diyalog söz konusu olduğundan 'talk to' ve 'talk with' aynı şeyi ifade eder.

- I haven’t talked with anyone in English today. (Bugün kimseyle İngilizce konuşmadım)

- I haven’t talked to anyone in English today. (Bugün kimseyle İngilizce konuşmadım)

- I could sit and talk to you for hours about it. (Seninle oturup saatlerce onun hakkında konuşabilirim)

- I could sit and talk with you for hours about it. (Seninle oturup saatlerce onun hakkında konuşabilirim)

- May I talk to him for a moment? (Onunla biraz konuşabilir miyim?)

- May I talk with him for a moment? (Onunla biraz konuşabilir miyim?)

Say - Tell - Speak - Talk farkı - Örnek cümleler

 

13 Haziran 2022 Pazartesi

İngilizce kafa kafaya vermek

- We have to put our heads together. (Kafa kafaya vermeliyiz)

- Let's all put our heads together to figure out a solution to stop the obesity.
(Hep birlikte kafa kafaya verelim ve obeziteyi durdurmak için bir çözüm bulalım)

- I think if we put our heads together, we can figure out how to get rid of all problems.
(Kafa kafaya verirsek tüm sorunlardan nasıl kurtulacağımızı bulabileceğimizi düşünüyorum)

- We should put our heads together and discuss other ideas?
(Bir araya gelmeli ve diğer fikirleri tartışmalıyız)

- The three of us have put our heads together and come up with an alternative. We will go to Aksaray for vacation this summer.
(Üçümüz kafa kafaya verdik ve bir alternatif bulduk. Bu yaz tatil için Aksaray’a gideceğiz)

- I'm sure we can do better. We just have to put our heads together! (Daha iyisini yapabileceğimize eminim. Sadece kafa kafaya vermemiz gerekiyor!)


Put our heads together

Diğer insanlarla bir konuyu tartışmak, fikir yürütmek veya plan yapmak için bir araya gelmek. Kafa kafaya vermek, kafa yormak.

9 Haziran 2022 Perşembe

Future Perfect Continuous örnek cümleler

Future Perfect Continuous Tense (Future Perfect Progressive):

He will have been working

- Next June, I will have been living in this city for 6 years. (Gelecek haziranda 6 yıldır bu şehirde yaşıyor olacağım)


Geçmişte veya şimdi başlamış bir olayın gelecekteki belli bir zamanda durumunu ifade ederken Future Perfect Continuous Tense kullanılır. Mutlaka by the time, next month, by 12:00 gibi ileri bir zamana veya gelecekteki başka bir olaya atıfta bulunulmalıdır.

Burada yine diğer perfect continuous zamanlarında olduğu gibi olaydan ziyade, sürece vurgu vardır.

- By the time I reach Bursa, I will have been driving for seven hours. (Bursa’ya vardığımda yedi saattir araç kullanıyor olacağım)

- Next month, Filiz will not have been smoking for three years. (Filiz, önümüzdeki ay, 3 yıldır sigara içmiyor olacak)

- How long will you have been waiting here? (Ne kadar zamandır burada bekliyor olacaksın?)

- By 12:00, I will have been waiting here for four hours. (Saat 12 olduğunda dört saattir burada bekliyor olacağım)


Diğer continuous zamanlarda olduğu gibi, Future Perfect Continuous Tense ile love, like, know, realize, hate, believe gibi durum fiilleri kullanılmaz. Bunun yerine söz konusu fiillerde Future Perfect tercih edilmelidir.

- Happy birthday to my best friend. Next week, we will have known each other for 12 years.
(En iyi arkadaşımın doğum günü kutlu olsun. Gelecek hafta, birbirimizi 12 yıldır tanıyor olacağız) Future perfect tense ile

Will have been knowing… YANLIŞ